COŞAN'IN NAAŞI VE LAİKLİK

Selahattin Önkibar

9.2.2001-Türkiye


Merhum Es’ad Coşan’ın Süleymaniye Camii avlusuna gömülme kararı malum çevreleri ayağa kaldırdı. Teklifin Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılması ile beraber bildik koro alışıldık sloganı haykırmaya başladı: “Laiklik elden gidiyor” Yahu bir naaşın ama orda ama başka yerde gömülmesinin laiklikle ne alakası olabilir?

12 Eylül dönemi

Bırakın bugünü, 12 Eylül’ün hemen ertesinde bile böyle bir tartışma yaşanmamıştı. Merhum Mehmed Zahid Kotku, ihtilalin iki ay sonrasında yani 14 Kasım 1980’de aynı yere defnedilmişti. O zaman sormak lazım, laiklikte hassasiyeti tartışılamaz olan Silahlı Kuvvetlerimiz üstelik de ihtilal ortamında böyle bir defni tehlike görmüyor da, bugün yani AB eşiğinde olduğumuz 21 yıl sonra sivil unsurlar üstelik de bazı politikacılar nasıl tehlike yorumunu yapabiliyor? Sadece Merhum Kotku değil, Sultan Abdülaziz’in torunu Fatma Cevheri Osmanoğlu da 1981’de yine buraya gömülmüş ve İhtilal Konseyi neticede bir sakınca görmemiştir. Diyeceksiniz ki Bakanlar Kurulu’nun Es’ad Coşan Bey’in naaşı ile ilgili olarak verdiği karar tarikat önderi sıfatından ötürü sakıncalıdır ve belli bir mesajı içermektedir. İyi de o tarikatın asıl önderi Merhum Kotku hazretleri değil mi? Onun gömülmesinde bir sakınca görülmedi ise vekili olan Es’ad Coşan merhumda niye görülsün?

Şekilcilik Hayır ortaya konan bu tepkinin laiklik hassasiyeti ile ilişkisi olamaz. Bu olsa olsa ölü üzerinden istismar ve ajitasyon yapmaktır. Laiklik Türkiye’de bazı çevrelerin anladığı gibi dine alternatif bir inanç sistemi yani din değil, tersine inançların koruyucu zırhıdır. Bu satırların yazarının da devlet hayatında gerekli gördüğü laikliğin lugat anlamı da hepimizin bildiği gibi din ve vicdan özgürlüğüdür. Şimdi rutin bir gömülme olayını laikliğe karşı bir eylem diye sunarsanız temiz inançlara ipotek koyar ve şekilcilikle özdeşleşirsiniz. Başka bir ifade ile inanç özgürlüğüne set çekmiş olursunuz.

Türkiye’de nasıl Aziz Nesin’in mezarsız gömülme isteğini kimse herhangi bir tehdit diye algılamadı ya da sunmadıysa, Merhum Coşan’ın Süleymaniye’de defnine de aynı hoşgörü ile bakmalıdır. Ortada sonuçta bir ölünün gömülmesi konusu vardır. Bu gömülme ne bir mesaj, ne de bir başkaldırıdır. Hadise sonuçta birbirini sevenlerin yanyana defin arzusu ve vasiyetinin yerine getirilmesidir. Bu satırların yazarı Merhum Coşan’ı hiç görmemiş ve mensupları ile de tanışmamıştır. Hakkındaki bilgileri de sınırlıdır. Ancak Merhum Coşan’la ilgili emin olduğu bir şey, onun dini siyasallaştırma arzusunda olmadığıdır.

Önceki gün onu yakından tanıyanlardan dinlediğime göre Merhum Coşan’ın Erbakan’dan kopuşu ve ayrılışı da bu sebeptenmiş. Es’ad Coşan hocaefendi partilerüstü kimliği ile kendini vakıf hizmetlerine adamış ve devletine bağlı inançlı bir kitle yetiştirmiştir. İslâm’ı ve cemaatleri iyi bilmeyen çevreler maalesef Merhum Es’ad Coşan Cemaati ve benzerlerini Hizbullah gibi örgütlerle bile örtüştürme dalaletine düşebiliyorlar. Oysa bu gibi gruplar dini siyasallaştıranların panzehiridir ve onların da can düşmanlarıdır.

Yeni süreç

Biz Türkiye’nin yeni süreçte bu gibi konulara daha geniş ve hoşgörülü bakması gereğine inanıyoruz. Ülke bütünlüğümüz ve hatta temiz inancımız için çok gerekli olduğuna inandığımız gerçek laikliği böylesi buyrukçu ve şekilci dayatmalarla koruya-mayız. İttihat ve Terakki’den beri Türkiye bir girdaba girdi ve çıkamıyor. Bu jakobenizm yani halka rağmen halkçılık veya tepeden inmeciliktir. Bu anlayışa bir başka örnek de gözler önündedir. Marmara İlahiyat’taki başörtüsü dramı yürekleri kanatacak niteliktedir ve bilimsel bir izahı da yoktur.

Dinin siyasallaştırılmasına karşı mücadele edelim ama kaş yaparken göz çıkarmayalım. Dün Sevgili Taha Akyol ne güzel söyledi, potansiyel tehlike addedilen bu kesimi kazanmanın yolu onların eğitimini engellemek olamaz. Bu vesile ile Merhum Es’ad Coşan Beyefendi ve damadı Ali Yücel Uyarel’e yüce Yaradandan rahmetler, ailesi ve sevenlerine de başsağlığı diliyoruz... Önemli notlar: Akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Sezer’den merhum Coşan’ın Süleymaniye’de defnine veto haberi geldi. Sezer bu şekilde Evren Paşa ve 12 Eylül yönetiminden laiklik konusunda daha hassas olduğunu gösterdi! Bu tabloyu Sezer’i Demirel’e tercih edenlere armağan ediyouz. Vefatını büyük bir acıyla öğrendiğimiz sevgili Ahmet Kabaklı hocamıza Cenab-ı Hakk’tan rahmetler, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

içindekiler | ana sayfa