O BİR ALLAH VE VATAN DOSTU İDİ

Hasan Karakaya

Akit
 

Hayır, eski defterleri yeniden karıştırmak, kanayan yaraları yeniden kaşımak niyetinde değilim... Ama, izninizle “orostopol kafa”lara bir çift sözüm var.

Onlar, bunu hep yapıyor!.. “Kendilerinden” biri olduğunda toz kondurmuyorlar üzerine.

Amma velâkin;

“Bizlerden” biri olduğunda, ağızlarından salyalar akıtarak saldırıyorlar!...

Bunun adı da “habercilik” oluyor iyi mi?

Tükürürüm böyle mantığın içine!..

Malûm; “28 Şubat Süreci”nde bu ülke insanına çektirdiği ızdıraplardan dolayı “Hakkımızı helâl etmiyoruz” demiştik “Güven Erkaya” için!..

Hemen “saldırı”ya geçtiler:

“Müslümanlık bu mu?.. Hiç ölünün arkasından konuşulur mu?”

İyi de; biz sadece “öldükten” sonra konuşmadık ki, “sağlığında” da eleştirdik Güven Erkaya’yı!..

Hem; madem ki “ölü”nün arkasından konuşulmaz, peki Es’ad Coşan Hocaefendi’nin arkasından akıttığınız “salya”lara ne demeli?

Ne o;

Yoksa “laiklik”te, “çağdaşlık”ta var mı ölünün arkasından konuşmak?..

Yok “silâhlanma mesajı” vermiş de, yok “hazırlıklı olun!” demiş de, bunun gibi bir sürü iftira!..

Ulan, eğer inanıyorsanız; bari Allah’tan korkun!..

Zaten; sizin gibi “orostopol kafalılar” yüzünden “gurbete mahkûm” oldu Hocaefendi!..

“Aziz Türkiyemiz” dediği vatanına 16 bin kilometre uzakta verdi son nefesini!

O, hiçbir zaman “vatan düşmanı” olmadı, ama onu “gurbet eller”e itenlerin “vatansever”liğinden şüphe ederim!..

Evet, “gerçek bir vatansever”di o... Altın kafese konulmuş olsa da, “ah vatanım” diyen bir Türkiye sevdalısı!..


BU ÜLKE BİZİM

Elimin altında bir yazısı var... Taa 1997’de yazmış... “Bugünkü Türkiye”yi anlatıyor.

Sadece Türkiye’yi de değil, “Türkiye üzerine oynanan oyun”ları da haber veriyor 4 yıl öncesinden!..

Hem de;

“Ermenistan”, “Yunanistan” ve “İsrail” eksenli plânları!..

Buyrun, okuyalım:

“Biz, şehidlerin, gazilerin, mücahidlerin, cennetmekân Fatih Sultan Muhammed Han’ın torunlarıyız.

Küfrün o zamanki en büyük mümessili olan Bizans’ı yıktık, bu diyarlara İslâm’ı, tevhid inancını, güzel ahlâkı getirdik; onu Avrupa’ya taşıdık, Balkanlar’ı, Orta Avrupa’yı Müslüman-laştırdık, üç kıtaya kök saldık, adaletle, insafla devlet yönettik; dünyanın en yüksek manevî medeniyetini kurduk, en zarîf manevî, maddî, ilmî, fennî, edebî, mimarî, insanî, bedîî eserler ürettik, cihanı kendimize hayran eyledik.

Bunları îman sayesinde, İslâm sebebiyle, güzel ahlâkımızla, temiz örf ve âdetlerimizle başardık, Mevlânâ’ların, Yunus’ların, Hacı Bektaş-ı Veli’lerin, Hacı Bayram-ı Veli’lerin, Ebussud’ların, Taşköprüzade’lerin, Kâtip Çelebi’lerin, eliyle, duasıyla, bereketiyle sağladık.

İslâm’dan hep fayda gördük, hayır gördük, istifade ettik. Savaşları, az sayıyla iman gücüyle kazandık.

Barışta İslâm ahkâmına göre huzur ve saadetle yaşadık.

Tertemiz yuvalarda, ağzı dualı, başı başörtülü mübarek, evliya annelerin helâl sütleriyle büyüdük.

Sapasağlam ahlâklı, namazlı, niyazlı, sakallı, tesbihli babaların helâl kazançlarıyla beslendik, ak sakallı nûranî dedelerin ellerini öpüp hayır duasını aldık.

Sevgi, saygı, edep, ahlâk ve îman timsali ninelerimizin nasîhatlerini tuttuk, öğrettikleri bilgileri ezberledik...

Tepeden tırnağa, giyim, kuşam, usul, erkân, adab-ı muaşeret, tavır, edâ, niyet, zihniyet, faaliyet, icraat, sanat, ticaret, örf, âdet her şeyimiz İslâm’dandır, Müslümancadır, Kur’an-ı Kerim’den, Sünnet-i Seniyye’den, Şerîat-i Ahmediye’dendir.

Müslüman olarak doğduk, Müslüman yaşıyoruz, inşaallah Müslüman olarak, îman-ı kâmil ile, şehid dereceleri alarak ahirete göçmeyi arzu ve temenni ediyoruz.


UZAYDAN GELMEDİK

Bu diyarlar bizim öz malımız, dedelerimizin bize emanet ve yadigârı.

Biz buralara uzaydan, uzaktan, ithal yoluyla, sığıntı olarak da gelmiş değiliz. Asırlardır buraların sahibiyiz.

Cihan harbinde, İstiklâl harbinde ailelerimizden nice şehidler verdik, bu toprakları İslâm ve Müslüman düşmanlarına çiğnetmedik, düşmanı Anadolu’muzdan kovduk; yurdu îmara, yıkıkları tamire, yaraları sarmaya koyulduk, kalkınma yarışına girdik, diğer milletleri geçmeye, ilerlemeye, yükselmeye, güçlenmeye müthiş bir azmimiz var.

Bu devlet bizim, bu millet bizim, bu vatan bizim evvel Allah!

Şimdi birileri çıkmış tarihi, ilmi, aklı, mantığı, insafı, merhameti, hakkaniyeti görmezlikten gelerek bu halka yan ve yamuk bakıyor, bu milleti itham ediyor, iftira ediyor:

PKK’dan daha tehlikeli görüyor, Müslümanı düşman sayıyor, İslâm’ı hedef alıyor.

Ne korkunç vehim, ne müthiş iddia, ne zalim suizan, ne saçma görüş, ne haksız kanaat, ne vefasız tavır, ne iğrenç durum, ne kâfirce lâf! Allah’ın ilahî adaleti elbette bir gün söyleyen, düşünen, yazan ve çizenlerin yakasından tutup, hesap soracak, cezalarını verecek!


CEPHELEŞME TEHLİKESİ

Kim bunlar? Bu ne cür’et?

Bu ne pervasızca sataşma! Bunlar bu milleti ne sanıyorlar? Bu cesareti nereden alıyorlar? Kime dayanıp, kimlere güveniyorlar? Çok garip, çok acaip bir iş!

İç ve dış basın ve yayından, özel kaynaklardan, ilgili ve bilgililerden alınan haberler karmakarışık; devlet, millet, ordu, adalet, emniyet teşkilâtları, meclis, partiler, milletvekilleri, işadamları, içtimaî kuruluşlar, işçi teşekkülleri ve halk şiddetli bir cephelleşmeye sürüklenmek isteniyor.

Birileri milleti birbirine düşürüp, ülkeyi parçalamak niyetinde.  Dış güçler kuvvetli, ileri, gelişmiş bir Türkiye’den korkuyor, onu çelmelemeye çalışıyor. Karışıklığı çıkaracaklar, sonra bulanık suda balık avlayıp atı alan Üsküdar’a geçecek, millet de arkasından bakakalacak! Niyetleri böyle!


DÜŞMANIN ASIL AMACI

Perdenin arkasında Kıbrıs’ın elden kaçırılması, Güneydoğu’nun münbit ovalarının İsrail’e kaptırılması, Doğu Anadolu’nun Ermenilere, Batı Trakya ve İstanbul’un da Yunanlılara peşkeş çekilmesi var.

Eh belki Müslümanlara da Tuz Gölü çevresindeki bazı çorak toprakları bırakabilirler!

Bunun karşısına ancak ve ancak İslâm’a ve îmana sarılarak, şehid olmayı cana minnet bilerek, el birliği, güç birliği, yürek birliği yaparak çıkabiliriz. Onun için çok uyanık olalım.

“Laiklik elden gidiyor” palavralarına asla kanmayalım, kimse kimseyi aldatmasın; ülkede İslâm’a saygı ve Müslümana sevgi olmadan, din ve vicdan hürriyeti olmadan da demokrasi ve cumhuriyet olamaz.

Birbirimizi ve her türlü resmî, siyasî, idarî, ictimaî, askerî, adlî, mülkî müesseselerimizi düşman görmeyelim, düşmanın onları kendi emellerine uygun kullanmasına, istismar etmesine fırsat vermeyelim.

Hürriyetlerimizi ve haklarımızı ve topraklarımızı kaptırmayalım. Anayasayı ve kanunları işletelim, suçluya aman tanımayalım, kötü niyetlileri iyi teşhis edelim, kanunî cezalarının verilmesini mutlaka sağlayalım, huzur ve sükûnu, istikrar ve istiklâli muhakkak temin edelim.


İÇİMİZDEKİ GAFİLLER

Aziz Türkiye’miz, tüm Türk aleminin ve bütün dünya Müslümanlarının gözbebeği, tek ümidi ve son sağlam kalesidir. Nice mazlum ve mağdur ülkeler, zavallı halklar var, bizi çok seviyor, bizden çok şeyler bekliyorlar, yüz milyonların, hattâ milyarların gözü üzerimizde.

Hal böyle iken içimizden bazı cahil ve gafiller, sömürgeci İslâm düşmanlarına kanmamalı; zalîm, kâfir, gaddâr ve hunhâr güçlerle işbirliği yapmamalı; tarihimize, halkımıza, millî irfan ve vicdanımıza ters düşmemeli, devleti millete düşman etme, milleti devlete karşı gelme durumuna itmemeli; nice emeklerle kurulan cumhuriyet ve demokrasiyi rafa kaldırmağa, dikta ve baskı rejimi kurmaya heveslenmemeli!

Bu çok yanlış, çok tehlikeli ve çok kötü olur. Bundan kimse kâr etmez, dünya karışır. Ortadoğu kan gölüne döner, kıyamet kopar.

Bizden acizane hatırlatma! Dost acı söyler, düşman güldürür; kimse Müslümanın bedduasını, mazlumun âhını almasın, Allah’ın gazabını kendi üzerine çekmesin!”


GERÇEK BİR VATANSEVER

Evet, böyle biriydi Hocaefendi... Yine bir yazısında, “Sevimli seyyah Evliya Çelebi gibi diyar diyar gezmekteyim” dese de, “çok mutlu ve memnun” olduğunu söylese de; biliyorum ki bu topraklar, bu ülke ve bu ülkenin insanları gözünde tütüyordu!..

Ne var ki; Gerek o, gerek birçok “değerli” ve “âlim” insan, şu an gurbet ellerde!.. Niye?..

“Banka” mı soydular?.. Devlet Hazinesini mi hortumladılar?.. “Yetim hakkı” mı yediler?..

Hayır!.. Elbette hiçbirini yapmadılar... Ama onlar “düşman” ilân edildiler “götürücüler” tarafından!

“Masa” başina geçip, Hazine’nin “kasa”larını boşaltanlar ise “vatansever” pozunda dolaşiyor aramizda!..

Ervahina “yuh” olsun!..

Daha ne diyeyim?..

Allah, gani gani rahmet eylesin Hocaefendi’ye...

Yüzü pudralı, ismi “yaldızlı”lardan çok çektik... Allah; yol gösterici, ufuk açıcı “yıldız”lardan mahrum etmesin!..

Mekânın cennet olsun hocam...

içindekiler | ana sayfa